29 Aralık 2011 Perşembe


   


Mission: Impossible Ghost Protocol



Görevimiz Tehlike 4'e, Apple'ın teknolojileri damga vurdu. 
28 Aralık 2011 Çarşamba, 10:21:40

145 milyon dolarlık bütçe ile çekilen ve geçtiğimiz haftasonu vizyona giren Görevimiz: Tehlike Hayalet Protokol’de aktör Tom Cruise’dan çok iPhone, iPad ve MacBook’u konuşuluyor. Film Şubat 2012’de tanıtılacak iPad 3’ün ipuçlarını da veriyor.

Sinemalarda hafta sonu vizyona giren Görevimiz Tehlike serisinin dördüncü filmi “Görevimiz: Tehlike Hayalet Protokol”, Apple’ın teknoloji şovuyla izleyicilerin karşısına çıktı. 

Geçtiğimiz ekim ayı başında hayata veda edenApple’ın kurucusu Steve Jobs’un imzasını attığı teknolojilerin kullanıldığı ve Tom Cruise’un başrolde yeraldığı film, aksiyona iPhone 4iPad veMacBook Air gibi Apple teknolojilerini kattı. 

Filmin yönetmeninin de yine Jobs’un kurduğu animasyon stüdyosu Pixar’da Ratatouille, İnanılmaz Aile ve Oyuncak Hikâyesi 3 gibi animasyon filmlerine imzasını atan Brad Bird’ün olması dikkat çekti. Jobs’un, 1990’lı yılların sonunda “Bize meydan oku ve düşüncelerimizi altüst et” diyerek Pixar’da işe aldığı Bird’ün yönettiği film, izleyenlere “Bu filmde Cruise’dan çok Apple oynuyor” dedirtti. 

Filmde ajanlar, güvenlik görevlisini aldatmak için, projektöre bağlı bir iPad kullanırken, göz hareketlerini algılayan kameranın elde ettiği görüntüler iPad’e işlenip, projektörle yansıtılabiliyor.

KİLİTLİ KAPILAR CEPTEN AÇILIYOR
iPhone 4’e özel bir kart okuyucu yuvası ekleniyor. Bu okuyucu eklentisi sayesinde telefon, otel odalarından, devlete ait gizli odalara ve hatta nükleer saldırı merkezlerindeki gizli kodlara kadar cepten erişip, şifrelerini çözebiliyor.

SİSTEM VE ŞİFRELERİ ÇÖKERTİYOR
Apple’ın geçen yıl piyasaya çıkardığı ve en ince yeri 0.3 cm olan dizüstü modeli MacBook Air da filmde kendine yer buldu. Görevimiz Tehlike Gücü takımının tüm bilişim casusluğu faaliyetlerini yürüttüğü cihaz, filmde sistem çökertme (hacking) aracına dönüşüyor.

YÜZ TARAYICILARINI ÇALIŞTIRIYOR
Ajanların gözlerine yerleştirilen mikroçipli kontak lensler iPhone ile entegre olarak çalışıyor. Lensle iletişim kurabilen telefon, kalabalık topluluklarını içinde bile yüz tanıma taraması yapılabiliyor. Suikastçı tespit edilirse, iPhone’a anlık bildirim yapılıyor.

GAZETE HABERTÜRK/ Necdet ÇALIŞKAN



BORUDAKİ EN SON YENİLİK NEOPLAST


  Kırşehir Organize Sanayi Bölgesi'nde, 35 bin metrekare arazi üzerine kurulan ve Temmuz ayında üretime başlayan Neoplast Grup Boru ve Plastik Şirketi'nin ürettiği, kanalizasyon, köprü gibi çeşitli alanlarda kullanılan koruge borulara, Irak, Gürcistan, Arnavutluk ve Balkan ülkeleri talip oldu. Şirketin sahibi Ayhan Özdemir, şirket olarak ülkede en büyük çaplı koruge boruyu kendilerinin üretmeye başladıklarını, Irak, Gürcistan, Arnavutluk ve Balkan ülkelerinden teklif aldıklarını, yakında bu ülkelere boru satacaklarını söyledi. 

Ürettikleri boruların 'TSE 12132' belgesine sahip olduğunu ifade eden Özdemir, 13,5 metre uzunlukta, 2 metre çapında ve tek parça olarak üretim yaptıklarını anlattı. En büyük çaplı koruge boruyu Türkiye'de ilk kez kendilerinin ürettiklerini ifade eden Özdemir, ürettikleri boruların 2 bin milimetre çapa ve 40 bar gibi yüksek basınca dayanıklı olduğuna dikkat çekti. 
     
Türkiye'de ilk kez 200 derece sıcaklığa kadar ve korozyona dayanıklı jeotermal boru üretimi yaptıklarını belirten Özdemir, teklif üzerine Çin ile boru yapımında kullanılan makinelerin üretimi için ortaklık imzaladıklarını kaydetti. 
Özdemir, günlük 600 metre boru üretimi kapasitesine sahip olduklarını ifade ederek, yapımı devam eden bazı hidro elektrik santrallerinin boru ihtiyacını karşılamak için protokoller de yaptıklarını, hedeflerinin dünyaya açılmak olduğunu sözlerine ekledi.

http://www.xn--yap-lua.com.tr/Haberler/turkiyeden-balkan-ulkelerine-boru-ihracati_89656.html 


 

KARTAL GÖZ (EAGLE EYE) ADLI FİLM GERÇEĞE UYARLANDI


Facebook intiharla mücadele ediyor

Facebook bir süredir beklenen uyarı sitemini ABD'de hayata geçirdi. Amaç intihar düşüncesinde olan kullanıcıları bu fikirden vazgeçirmek.



İSTANBUL - Sosyal paylaşım siteleri, duyguların sık sık paylaşıldığı bir platform. İntiharın eşiğine gelen insanların, bu düşüncelerini paylaşması veya intihar edeceklerini ima etmesi az rastlanır bir durum olmaktan çıktı.
Facebook, bu durumdan hareketle intihar vakalarının önüne geçmek için bir süredir planladığı projesini, ABD'de uygulamaya soktu.
İntihara meyilli kullanıcılar artık intiharları önlemek için kurulmuş ulusal yardım örgütü "National Suicide Prevention Lifeline" ile Facebook üzerinden bağlantıya geçebilecek ve sohbet sistemi aracılığıyla bir danışman ile anında konuşabilecekler.
İNTİHAR UYARISI BUTONU 
Facebook ayrıca bu konuda bir başka önlem daha aldı. Eğer bir Facebook kullanıcısı platformda intihar düşüncesi içeren bir mesajla karşılaşırsa, bir butonla bundan Facebook yetkililerini haberdar edebiliyor. İntihara meyilli kullanıcı da kendisini güvenli ve gizli bir konuşma imkânı sunan yetkili çağrı merkezini aramaya teşvik eden bir e-posta alıyor.


Facebook'tan yapılan açıklamada hizmetin amacının sıkıntıda olan bir insana hızlı bir şekilde yardım etmek olduğu belirtiliyor.

ALET NASIL ÇALIŞACAK ?
Ağa bağlı her elektronik sistemleri ve cihazların içine girebiliyor ve kontrol edebiliyor. Temel amacı potansiyel bir terorist atağı olasılıkları algılayıp önceden tespit edebiliyor ve bu sayede önceden emniyet güçleri bu olaylara müdahele edebiliyor.

Facebook'un intihar edecekleri önceden tespit etmesi olayında ise eğer sen arkadaşının intihara meyilli olduğunu düşünüyorsan bir butonla bunu bildirebileceksin. Bir sonraki adımında ise Kartal Göz filmindeki otomatik yapay zeka teknolojisi ile tespit edebilmesi olasıdır. Zaten cep telefonunda 3G bağlantısı açık ve facebook uygulaması açıksa her an takip ediliyorsun demektir.


   TWİTTER'A ARAPLARDAN BÜYÜK DESTEK

Sosyal ağların gözde isimlerinden Twitter cephesinde hareketli günler yaşanmaya devam ediyor. Yakın bir zamanda yeni tasarımını hayata geçiren site, daha sonra iPhone ve Android yazılımlarını da güncelledi.
Servisin yeni yüzü konuşulmaya devam edilirken gün içerisinde yapılan basın bildirisi gündeme bomba gibi düştü. Buna göre Suudi Arabistanlı bir prens, sürpriz bir atakla sosyal ağ sitesinin bir bölümünü satın aldığını açıkladı.
Popüler siteye yaklaşık 300 milyon dolar yatırım yaptığını açıklayan Alwaleed bin Talal, Twitter'ın -tahminen-%3'ünü satın aldı. Yeni medya düzeninin internete kaydığını ve mikro blog'un gelecekte daha önemli bir rol alacağını söyleyen Talal bu yüzden yatırım yaptığını açıkladı.
Ayrıca Apple, Time Warner, Citi Group, Motorola ve Fox News gibi önemli isimlerin de hisselerini elinde bulunduran iş adamının yatırım anlamında tecrübeli olduğunu ve doğru kararlar verdiğini söyleyebiliriz.

18 Aralık 2011 Pazar


BARBİE 

    Kız çocuklarının vazgeçilmezi Barbie'nin hikayesini merak ediyormusunuz o zaman hadi okuyalım...

Ruth Handler kızı Barbara'nın kağıt bebekleriyle oynarken seyrettiğinde onun bebeklere yetişkin rolü vermekten keyif aldığını fark etti. O sırada çoğu çocuk oyuncağı bebekler çocuk figürlüydü. Pazarda bir boşluk olabileceğini fark ederek Mattel oyuncak şirketinin kurucularından biri olan kocasına yetişkin görünümüne bir bebek fikrinden bahsetti. Bu fikir ona ve Mattel'in yöneticilerine pek heyecan vermedi.
1956'da çocukları Barbara ve Kenneth'le bir Almanya seyahati sırasında, Ruth Handler bir dükkanın vitrininde Bild Lilli adlı bir bebek keşfetti. Yetişkin görüntülü Lilli bebek tam olarak Handler'ın aklında olandı, bu yüzden bunlardan 3 tane satın aldı. Bir tanesini kızına verdikten sonra diğer iki tanesini Mattel'e götürdü. Lilli bebek Reinhard Beuthin tarafından Die Bild-Zeitung (Bild Gazetesi) için çizilen resimli romandaki popüler bir karakterden esinlenerek yaratılmıştı. Lilli çalışan, ne istediğini bilen ve bunu elde etmek için erkeklerin üstüne yük olmayan bir kızdı. Lilli bebek ilk olarak Almanya'da 1955'de ilk olarak büyüklere satılmıştı, daha sonra ona ayrıca satılan kıyafetlerini giydirmeyi seven çocuklar arasında popüler oldu. ABD'ye dönüşünde Handler bebeğin tasarımı üzerinden yeniden çalıştı (mühendis Jack Ryan'ın yardımıyla) ve Handler'ın kızı Barbara'dan esinlenilerek bebeğin adı Barbie olarak değiştirildi. Bebeğin sahneye ilk çıkışı New York'taki Amerikan Uluslararası Oyuncak Fuarı'nda 9 Mart 1959'da oldu. Bu tarih aynı zamanda Barbie'nin resmi doğum günü olarak da geçmektedir. Mattel Bild Lilli bebeğin haklarını 1964'de satın aldı ve Lilli'nin üretimi durduruldu. İlk Barbie bebeğin üzerinde siyah beyaz zebra çizgili mayo ve imza gibi topuz şeklinde at kuyruğu vardı, sarışın ve kumral seçekleri mevcuttu. Bebek bir "Genç Moda Modeli" olarak pazarlanmıştı ve kıyafetleri Mattel moda tasarımcısı Charlotte Johnson tarafından tasarlanmaktaydı. Barbie'nın görünüşü birçok defalar değiştirildi, en kayda değer değişim 1971'de bebeğin gözleri yana bakmak yerine öne doğru bakacak şekilde değiştirildiğinde oldu. Barbie pazarlama stratejisi yoğun olarak TV reklamlarınına dayanan ve o zamandan beri birçok başka oyuncak tarafından kopyalanan ilk oyuncaklardan biri oldu. Bugün Barbie bebek yılda $1.9 milyar çapında bir endüstri, ve Mattel'in iddiasına göre her saniye 3 Barbie bebek satılmakta. Barbie ürünleri sadece bebek grubuyla sınırlı kalmayıp kıyafetleri ve aksesuarlarını da içermektedir. Aynı zamanda kitaptan moda unsurlarınai ve video oyunlara kadar Barbie markalı geniş bir ürün grubu vardır. Barbie bir dizi çizgi filmde yer almış ve 1999'da Toy Story 2'de (Oyuncak Hikayesi 2) kısa bir misafir oyuncu statüsünde yer almıştır. Moda bebek için neredeyse görülmemiş bir şekilde Barbie, bir kültür ikonu olmuş ve oyuncak dünyasında şeref madalyaları almıştır. 1974'de New York'taki Times Meydanı'nın bir bölümü bir haftalığına Barbie Bulvarı olarak adlandırılrken, 1985'de sanatçı Andy Warhol Barbie'nin bir tablosunu yapmıştır.


http://markalartarihi.com/
WALT DİSNEY TARİHİ
  


Bütün çocukların hatta yetişkinlerin severek izlediği Walt Disney kahramanları nasıl meydana geldi merak ediyomusunuz hadi öğrenelim...


Walt 1923'de California'ya geldiğinde pejmürde bir valizi bile dolduracak giyimi yoktu. 10 yıl sonra dünyaca ünlü Mickey Mouse'un ve Silly Symphonies'in babası oldu. Bu inanılmaz 10 yıl Walt için devasa hayalkırıklıklarının yanısıra büyük başarılarla da doludur. İki durumda kariyeri ve servetiyle ilgili güvendiği insanlardan beklemediği davranışlarla karşılaştı. Kendini öyle amansız bir gayretle zorladı ki bu dönemin sonuna doğru yaşadığı tecrübeyi "cehennem gibi bir çöküş" olarak tanımladı. Bu sırada Walt 1925'de Lillian Bounds adlı genç bir bayanla evlendi. Romantizmleri Lillian animasyon çalışmaları daha emekleme aşamasındayken onunla çalışmaya geldiğinde başladı ve ortaklıkları ömür boyu sürdü. Lilly Walt'ın işine bağlılığını kabul etti ve mükemmeliyetçiliğini anladı ve (bazen herşeyi bir sonraki kumar için riske atmasından bazen kaygılansa da) dehasına sonsuz inancı vardı. Bu zaman zarfında, kardeşi Roy ile hayat boyu sürecek işbirliği gelişti ve olgunlaştı, kardeş sevgisi ve dayanışmaları yalnız başarılamayacak yüksekliklere ulaşmalarını sağladı.
1923'de Hollwood'a gelişinden sonrali 10 yıl içinde Walt Disney dünyada Mickey Mouse ve "Üç Küçük Domuzcuk" gibi Silly Symphonies'in yaratıcısı olarak tanınmıştı. Riviera Club'da Spencer Tracy ve Will Rogers gibi ünlülerle polo oynuyordu. Renkli ve sesli çizgi filmlerin öncüsü olmuştu ve yeni bir devrim yaparak uzun metraj çizgi film "Pamuk Prenses ve Yedi Cüceleri"yapmayı düşünüyordu. 10 yılda ne büyük değişim. Walt 1923'te California trenine bir çift pantalon, biraz iç çamaşırı,damalı bir palto, birkaç gömlek ve adına gelen küçük bir nakitle binmişti. Delice gelen bir hareketle R11; fakat Walt'u tanıyanlar için şaşırtıcı olmayan R11; seyahat için 1.sınıf bir bilet almıştı. "Pantolunumla uyumsuz bir ceketim vardı " diye hatırlıyor, " ama 1.sınıfta seyahat ediyordum."
Walt'un şansına Amcası Robert Batı'ya taşınmak için öncü olmuştu ve yaşayacak bir yeri vardı. Robert iri yarı, sosyal bir adamdı, ilk eşi, Walt'un sevgili yengesi Margaret'i oldukça genç bir yaşta kaybetmişti. Daha sonra Charlotte isimli bir kadınla evlenmiş ve ikisinin Robert Junior adında bir oğlu olmuştu. Walt servetini ararken onların yanında kalmak için haftada $5 ödeyecekti (Robert Amca'nın kirasını çoğu zaman almadığını düşünmek için çok sebep olsa de). Walt'un amcasıyla ilişkisi her zaman düzgün değildi R11; Robert'ın Walt'a ne kadar yardımcı olduğunu hatırlatma gibi bir alışkanlığı vardı. Ama sonuçta, Walt'un amcasına karşı duyguları sevecendi.


http://markalartarihi.com/

17 Aralık 2011 Cumartesi

DEDEKTİFLER YİNE  İŞ BAŞINDA



SHERLOCK HOLMES: A GAME OF SHADOWS VİZYONDA...

Bir çok kişinin hikayelerini okurken nefesini kestiren Sherlock Holmes 2 vizyonda.Baş rollerini Robert Downey Jr.  ,Robert Downey Jr. ve Noomi Rapace paylaştığı filmde dedektifler azılı bir profösöerle kapışıyor. 1. filmde çok başarılı olmaları bu filmdeki beklentileri 2 katına çıkardı. 1. filme hayran kalanardan olduğum için bu hafta gididp hemen seyredicem bence sizde kaçırmayııınnnn ;)

15 Aralık 2011 Perşembe

 İNTERNET HAYATIMIZIN BİR PARÇASI HER AN HER YERDE İNTERNETSİZ HAREKET EDEMEZ OLDUK ŞİMDİ KENDİMİZE ŞUNU SORALIM GOOGLE'DA  EN ÇOK NEYİ ARIYORUZ? BEN MAİLLERİME FACEBOOKUMA SESLİ SÖZLÜK'E GİRİYORUM TABİ EN SON GÜNDEMİ TAKİP ETMEK İÇİN CNNTÜRK-MARKETİNG TÜRKİYE-NTVMSNBC VE KISA YOLCULUKLAR..PEKİ DÜNYA EN ÇOK NEYİ ARIYOR ?


Google, 2011 Zeitgeist sonuçlarını açıkladı. Buna göre Türkiye'de 2011'de en hızlı yükselen aramalarda yerli diziler yer aldı. Dünyada en hızlı yükselen araması ise kötü şarkısıyla dikkatleri üzerine çeken Rebecca Black oldu.


2011 yılına damgasını vuran olaylar nelerdi? Google Zeitgeist’da, yılın en hızlı yükselen 10 sorgusuyla birlikte 2011'in ruhunu yakalayabilmek amacıyla milyarlarca Google araması incelendi.
Google tarafından her yıl, yıl içinde aramalarda yükselen trendlerin açıklandığı Zeitgeist , bu yıl da 2011 yılının en önemli olayları ve en son trendlerini gözler önüne serdi. Google’ın farklı kategorilerde belirlediği yükselen arama trendleri listesinde bu yıl yerli ‘dizi’ler ön plana çıkıyor. 


En hızlı yükselen aramalar listesinde geçen yıldan bu yana en çok konuşulan yapımlar arasında yer alan ‘Muhteşem Yüzyıl’ dizisi ilk sıraya oturdu. Listenin ikinci sırasında e-devlet uygulaması yer alırken, üçüncü sıraya ise yine bir başka Türk dizisi olan ‘Adını Feriha Koydum’ yerleşti.



En Hızlı Yükselen Aramalar


1.Muhteşem Yüzyıl
2.e-Devlet
3.Adını Feriha Koydum
4.Trendyol
5.Aşk Tesadüfleri Sever
6.Acunn
7. Wolfteam
8.İncir Reçeli
9.Defne Joy Foster
10.Aref



http://www.cnnturk.com/default.aspx


YİNE BİR TÜRK YİNE BİR LİDER



Pfizer 20 ülkeyi bir Türk'e emanet etti

Pfizer, küresel yönetim yapısı içerisinde 20 ülkeyi bir Türk'e emanet etti. Berk Gürdoğan, Kafkaslar ve Orta Asya bölgesinin yanı sıra Doğu Avrupa ülkelerinden de sorumlu olacak şekilde Bölge Direktörü pozisyonuna getirildi. Gürdoğan, böylece Pfizer bünyesinde global bir pozisyona atanan 35. Türk yönetici oldu.  Kafkaslar ve Orta Asya Bölgesinin (CauCAR: Kazakistan, Türkmenistan, Kırgızistan, Tacikistan, Moğolistan, Afganistan, Özbekistan, Ermenistan, Azerbeycan, Gürcistan) Bölge Direktörü olarak 10 ülkenin yönetiminden sorumlu olan Berk Gürdoğan'ın sorumluluk alanı 10 Doğu Avrupa ülkesini de kapsayacak şekilde genişletildi.
Gürdoğan, CauCAR bölgesinin yönetimine ilave olarak Romanya, Hırvatistan, Bosna Hersek, Sırbistan, Makedonya, Arnavutluk, Bulgaristan, Ukrayna, Litvanya ve Beyaz Rusya olmak üzere toplam 20 ülkenin yönetiminden sorumlu olacak. Aralık 2011 itibariyle yeni görevine başlayan Gürdoğan, 20 ülkenin yönetimini Türkiye üzerinden yürütecek. Bu atama ile Türkiye, mevcut yönetim merkez kapsamasını daha da genişletti.
Berk Gürdoğan yeni görevi hakkında şunları söylüyor: "Pfizer Türkiye'de şimdiye kadar kazandığım deneyimlerin yeni görevimde bana büyük katkıda bulunacağına ve bunlara yenilerini katmaya devam edeceğime inanıyorum. Pfizer Türkiye, global Pfizer'de lider okulu olarak görülen bir şirket. Yenilikçi İK uygulamaları, eğitim ve gelişim programlarıyla çalışanlarını destekleyen Pfizer Türkiye'den yetişen biri olarak bu coğrafyada çalışmaya devam edecek olmaktan son derece mutluyum. Ayrıca, Pfizer'in de ülkemizin giderek artan stratejik önemi ve idari merkez haline gelme vizyonuyla paralel bir şekilde bu yönde adım atması, yalnızca benim için değil, tüm ekip arkadaşlarım için bir gurur vesilesi."
Pfizer Türkiye, bugüne kadar yetiştirdiği yöneticilerden 70'ten fazla kişiyi yurtdışı Pfizerlere gönderdi. Pfizer Türkiye'nin bugüne kadar yetiştirdiği yöneticiler arasında dünyanın dört bir yanındaki Pfizer'lerde önemli görevlere gelen 35 Türk yönetici var. Bunlar arasında, ülke genel müdürlüğü, bölge başkanlığı gibi çok önemli üst düzey görevlere gelen Türk yöneticiler de mevcut.


http://www.marketingturkiye.com/yeni/default.aspx

13 Aralık 2011 Salı



BİLİM İNSANI BİLGE TÜRKİYE'YE DÖNDÜ 
ODTÜ YİNE FARKINI GÖSTERDİ...
Büyük Patlama deneyinin yapıldığı CERN’de (Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi) görev yapanBarcelona Üniversitesinden başarılı Türkaraştırmacı Doç. Dr. Bilge Demirköz Türkiye’ye döndü.



14 yıldır yurt dışında yaşayan ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere pek çokkişiden "Türkiye’ye dön" telkini alan Demirköz, bundan sonraki çalışmalarını yürüteceği ODTÜFizik Bölümü’ndeki araştırmalarının bir ayağının CERN’de olacağına işaret etti.

Yıllar önce, okuduğu Robert Kolej’den bir ekiple Cenevre’de Avrupa Matematik Yarışması’na katılan ve aslında o yıllarda fiziği sevmediğini söyleyen Demirköz, yıllar sonra bugün dünyanın en büyük fizik laboratuvarı kabul edilen CERN’de görev alacağını hayal bile edememiş.

Yarışmadan sonra götürüldükleri CERN’i gördükten sonra hayatı yön değiştirmeye başlayan ve fizik okumaya karar veren Demirköz, dünyanın sayılı üniversitelerinden olan ABD’deki MIT’de fizik, matematik ve müzik eğitimi almış.

Doktorasını Oxford’da tamamlayan ve CERN’de araştırmacı olan Demirköz, 14 yıllık yurtdışı deneyimini artık tamamlamak istiyor. Türkiye’ye dönme kararı alan Demirköz, bunun nedenini şöyle açıklıyor: "Ben 14 yıldan beri yurtdışındayım. İnsan Türkiye’yi özlüyor.

Türkiye’deki ortamı yurtdışında bulamıyorsunuz. Bence hoşgörü önemli. Her ne kadar Türk insanı Avrupa’da hoşgörüsüz olarak yansıtılıyorsa da Türkiye’de yine de ayakta kalan bir hoşgörü ortamı var... Türkiye şu anda bazı zorluklardan geçse de sorunları olsa da ben yine de Türkiye için ümitliyim. Sonuç olarak Türkiye ekonomik yönden gelişmekte olan bir ülke. Ciddi bir büyümeyi ve ivmeyi yakalamış bir ülke. 20 yıl sonra Türkiye dünyanın süper güçlerinden olabilir. Ama bu 20 yılın çok önemi var. Onun için eğitime yatırımın çok önemli olduğunu düşünüyorum." Türkiye’den dışarıya beyin göçünü tersine döndürmek gerektiğini vurgulayan Demirköz, "Türkiye’nin dışarı yolladığı çok ciddi beyinler var ve bunların geri dönmesi Türkiye açısından çok önemli" diyor.

Demirköz, ODTÜ’de öğretim üyesi olarak göreve başlamasında uzun yıllar CERN’de görev yapan ODTÜ Fizik Bölüm Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Zeyrek’in önayak olduğunu da söyledi.

-"BEYİN GÖÇÜNÜ TERSİNE ÇEVİRMEK"-

Demirköz, kendisinin Türkiye’ye dönmesinin, diğer bilim insanlarına da örnek olmasını dileyerek, şu görüşleri ifade etti: "Bence Türkiye’nin daha fazla yatırım yapması gereken konulardan biri beyin göçünü tersine döndürmek olmalı. Türkiye’de şu anda TÜBİTAK böyle bir proje yürütüyor. Tabii dönmeyi düşünen beyinler için bütçe ayrılmalı, katkı yapılmalı, laboratuvarlar kurulmalı. Bu, ciddi bir yatırım işi aslında.



Ben burada her istediğim bir anda olmayacağının bilincindeyim. Ama ben Amerika ve Avrupa öğrencileriyle karşılaştırdığım zaman Türk öğrencilerin daha şevkli olduğunu görüyorum. Onun için özellikle öğrencilerden çok ümitliyim."

-"İNGİLİZCE’Yİ İYİ ÖĞRENİN"-
Bilim insanı olmak isteyen öğrencilere de önerilerde bulunan Demirköz, öncelikle İngilizce’yi iyi öğrenmek gerektiğini vurguladı.


Demirköz, şunları kaydetti: "Benim hayattaki en önemli avantajım, ingilizce’yi hiç sorunsuz konuşup yazabilmem, anadilim gibi. Gençlere bunu tavsiye ediyorum. Çünkü dünyada ağırlıklıinternet ve bilim dili İngilizce. İyi bir İngilizceniz varsa istediğiniz konuyu öğrenebilirsiniz. Mesela MIT’in bir programı var. MIT şu anda üniversite derslerini videoya çekip internete koyuyor. Bu nedenle insanların artık ’Ben iyi bir eğitim alamadım’ deme lüksü yok. Bunun ötesinde İngilizce olarak kendinizi ifade edebilmek, bildiklerinizi aktarabilmek, kültürler arası diyaloglar için olduğu kadar, bilim için de çok önemli. Türkiye’nin kendini Dünya’ya kanıtlamaya çalıştığı bir devirde, dil eğitiminin önemi iyice ortaya çıkıyor. Unutmamak lazım ki, bir yabancı dili iyi öğrenmek için, ilk olarak anadile çok hakim olmak gerekli." Sanatla ilgilenmenin de önemli olduğunu vurgulayan Demirköz, gençlere "İki vizyon sahibi olun. Vizyon sahibi olmak biraz bilimden biraz sanattan geçiyor. Harcamalarınızda sanata da yer ayırın" diye sesleniyor.

-GERİ DÖNÜŞ SÜRECİ 1,5 YIL SÜRDÜ-

ODTÜ Fizik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Kadri Sinan Bilikmen ise Demirköz’ün ODTÜ’de göreve başlamasına ilişkin yazışmaların 1,5 yıl sürdüğünü kaydetti.



Demirköz’ü uzun yıllardır tanıdıklarını ve bazı ODTÜ öğretim üyelerinin Demirköz’le birlikte çalıştığını anlatan Bilikmen, Demirköz’ün Türkiye’ye dönmek istediğini belirttiğinde ODTÜ’de kendisi ile çalışmasını önerdiklerini aktardı.

Demirköz’ün CERN’de görev yaptığı sırada ODTÜ fizik bölümünden gelen öğrencilerin seviyesini "çok iyi" olarak gördüğünü ve bu öğrencilerin yetişmesine katkı vermek istediğinden söz eden Bilikmen, "Buna karşılık Demirköz’ün girişken kişiliği, yurt dışındaki merkezlerle ilişkileri bizim için de avantaj. ODTÜ’nün dışa açılan penceresi çok fazla ancak Bilge hanım da bizim için bu kapılardan biri oldu" diye konuştu.


http://www.bugun.com.tr/haber-detay/145823-cern-den-turkiye-ye-beyin-gocu-haberi.aspx